24 Mart 2016 Perşembe

Öğrenme Stilleri

Öğrenme Stilleri

  İnsan organizması yaşamını sürdürebilmek için çevresindeki değişimlere ayak uydurmak zorundadır. Bu uyumu ancak öğrenme yoluyla sağlayabilir. Yeni durumlarla karşılaşmak, bunları tanımlamak, anlamak ve kendisini duruma uygun şekilde değiştirmek gibi aşamalarla organizma çevreye uyum sağlanır. Organizma öğrenme yoluyla çevresindeki uyaranların hangilerinin kendisi için yararlı hangilerinin zararlı olduğunu ayırt edebilmektedir. O halde öğrenme organizmanın çevreye uyumu için en önemli anahtardır.




Öğrenme stilleri kaç çeşittir, özellikleri nelerdir?

1. Görsel Öğrenme:

Görerek ve okuyarak öğrenmeyi tercih eden öğrenciler bu gruba girer. Bu öğrenciler;

• Okuyarak öğrenirler. 
• Renkli grafik ve haritaları pek severler. 
• Oldukça tertipli ve düzenlidirler. 
• Öğretmenlerini gözleriyle takip ederler ve öğretmelerinin kıyafetinin düzenli olmasına önemserler. Aynı özeni ve düzeni kendileri için de gösterirler. 
• Ödevlerini itina ile yaparlar, estetiğe önem verirler. 
• Talimatların düzenli ve sıra dâhilinde verilmesi öğrenmelerini kolaylaştırır. Ancak sözlü talimatları kavramakta zorlanırlar. 
• Kurallara uymaya ve disiplinli olmaya dikkat ederler. Bu nedenle karmaşık ve ne olacağı belli olmayan işlerde huzursuz olurlar. 
• Oldukça planlıdırlar. Geleceğe dair planlar yapmak onlara büyük keyif verir. 
• Zekâlarının fotoğrafik bir yönü olduğu için, gördükleri şeyleri görüntü olarak belleklerine kaydederler ve görüntülü olarak hatırlarlar. 
• Okudukları metinin hatalarını çabuk fark ettikleri gibi en hızlı ve en doğru okuyan grupturlar. 





2. İşitsel Öğrenme: 
İşiterek ve dinleyerek öğrenmeyi tercih eden öğrenciler bu gruba girer. Bu öğrenciler;

• Konuşmayı oldukça severler. Bu nedenle öğretmenleri tarafından sıklıkla uyarılırlar. 
• İşitmediklerini anlamakta zorluk çektikleri için sessiz okumada zorlanırlar. 
• Konsantre olabilmeleri hiçbir sesin olmaması gerekir. Bu nedenle gürültülü ortamlarda bir şey öğrenemezler. 
• Okuma ve yazma becerileri sıkıntılı olsa da konuşma ve dinleme becerileri çok yüksektir. 
• İşiterek ve konuşarak öğrendikleri için yabancı dil öğrenmeye oldukça yeteneklidir. Hatta yaşadıkları yörenin şivesini de çok çabuk öğrenirler. 
• Müzikle araları oldukça iyidir. Şarkı sözlerini sadece dinleyerek öğrenebilirler. 


3. Kinestetik (Dokunsal) Öğrenme: 
Fiziksel temas kurarak ve yaparak-yaşayarak öğrenmeyi tercih eden öğrenciler bu gruba girer. Bu öğrenciler;

• Görsel ve işitsel mesajları algılamakta oldukça zorlanırlar. 
• Akıllarında hareket enerjisi daha iyi kaldığı için, öğrenecekleri şeylerle kurdukları temas oranında öğrenirler. 
• Deney yolu ile öğrenme, bu öğrenciler için idealdir. 
• Bu öğrenciler başta tiyatro olmak üzere sanatın tüm branşlarında başarılı olabilirler. 
• Okul hayatında zorlanan bu öğrenciler, oldukça aktif oldukları için uzun süre oturamazlar. Bu nedenle de çoğu zaman yaramazlıkla suçlanırlar. 
• Derslerde parmak kaldırmak yerine, direkt konuya girerler. Hareket onların vazgeçilmez parçasıdır. 
• Omuzlarına dokunularak verilen mesajları daha çok severler. Nitekim onlarda konuşurlarken el ve kol hareketleri yaparlar. 
• Koridorlarda şakalaşan ve tepişenler kinestetik öğrencilerimizdir. 





Kaynak :

 http://www.turkhackteam.org/ogretmenler-ve-adaylar/1000176-ogrenme-stilleri-ogrenme-stilleri-nelerdir.html#
http://www.anadoludershaneleri.com/rehberlik/ogrenme-stilleri
https://www.msxlabs.org/forum/egitim-bilimleri/206502-ogrenme-stilleri.html
http://nlpgrup.com/hipnoz-yontemiyle-ingilizce-ogrenme/
http://www.ingilizcedilbilgisi.net/konular/ingilizce-ogrenme-bicimleri-learning-styles/
http://www.megahafiza.com/setler-accelerated-word-memory-power-seti.asp

19 Mart 2016 Cumartesi

İhtiyaç Türleri

Normatif İhtiyaçlar: 

   Normatif demek kelime anlamı olarak; bir şeyin o anda yani gerçekte nasıl olduğu ile değil  nasıl olması gerektiği ile ilgilenir. Normatif ihtiyaçlar da bu gerçekte olan durum ile aslında nasıl olması gerektiği arasındaki farktır ve ulusal standartlar ile karşılaştırılır. Çoğunlukla eğitim alanlarında , seviye tespitleri veya testler ile ölçülür. Böylece başarı ve performans gözlemlenir. Örneğin, üniversiteye giriş sınavlarıyla öğrencinin nasıl olduğu fakat beklentiler ile nasıl olması gerektiği düşünülür ve eğer hedef kitlenin (öğrencilerin) başarı veya performansı beklenildiği kadar iyi değilse o zaman normatif ihtiyaç durumu söz konusudur veya bulunmaktadır diyebiliriz. 




Karşılaştırmalı İhtiyaçlar:

    Normatif ihtiyaçlara benzerler fakat normatif ihtiyaçtan farklı olarak bu sefer hedef kitle ulusal standartlarla değil , kendileri gibi diğer grup ya da kitleler ile karşılaştırılır. Örneğin , iki grubun kozmoloji (evren bilimi) konusunda bilgi hakimiyeti üzerine kıyaslama yapılması. 




Hissedilen İhtiyaçlar:

    Kişisel veya bireysel ihtiyaç diyebiliriz. Yani kişinin sahip olduğu yetenek, başarı ve performans ile kendisinden beklenen arasındaki farktır. Basit bir örnek ile anlatacak olursak ; bir kişinin kendi dış görünüşü hakkında kuşkuya düşmesi ve başkalarına bu konu hakkında sorular sorup objektif yanıtlar almak istemesi gibidir hissedilen ihtiyaçlar. Fakat farklı olarak bunu kişi eğitim alanında , başarısını arttırmak için uygulamaya çalışıp eksiklerini gidermek ister.



İfade Edilen İhtiyaçlar:

    Öğrenci alanını tespit ettikten sonra bunları uygular , eyleme dönüştürür böylece ifade edilen ihtiyaç gerçekleşmiş olur. Yani burada asıl ihtiyaç eyleme dönüştürmek istediği alanın sağlanmasıdır. Örneğin kendi performansını sınav sonuçlarında iyi görmeyen bir öğrencinin özel hoca tutmak istemesi ve sonucunda tutmasıdır. 







Önceden Tahmin Edilen veya Geleceğe İlişkin İhtiyaçlar:

    Önceden düşünerek gelecekte oluşabilecek değişikliklerin belirlenmesi ile ilgilidir. Örneğin , öğretim eskiden tahtalarda tebeşirler ile yazılarak yapılırdı sonra projeksiyon ve akıllı tahtalara geçildi ve bundan sonra 3 boyutlu bir anlatım söz konusu olabilir diye yüksek konumdaki yetkili kişilerin önceden bunu düşünüp uygun ortamın hazırlanmasını sağlamasıdır.



Acil İhtiyaçlar:

    Birden ortaya çıkıp ciddi sonuçlara sebep olan başarısızlıklarımızdır. Örnek olarak, bir bombanın patlaması diyebiliriz. Sonucu bizim başarısızlığımızı ve ihtiyaçlarımızı gösterir. Ölen insanlar , yanan araçlar , yıkılan binalar ve etkili bir güvenliğin olmamasının hepsi bizim başarısızlıklarımızdır. Acil ihtiyaçlar da bu tür durumlarda ve bu tür durumlardan önce ne yapmamız veya nasıl davranmamız gerektiğidir.



Kaynak : 

http://ihtiyacanalizi.blogspot.com.tr/
http://ogta.net/lesson/ihtiyac-analizi-sunum

11 Mart 2016 Cuma

Tanımlamalarının yansıttığı biçimiyle eğitim teknolojisi

GÜNCEL TANIM

Yeni Gelişmeler Yeni Tanıma Yön Veriyor

     Eğitim teknolojisi eğitim bilimlerinin içinde olmasıyla birlikte buna ek olarak ; bilgisayar bilimleri , bilişsel bilimler ve hatta psikoloji ile bile bağlantılıdır.Daha çok bir toplum bilim paradigması içerisinde yer bulsa da doğa bilimleri ile de ilişki içerisindedir. Hem araştırma yöntemleri hem de oluşturulan bilginin uygulanması bağlamında doğa bilimleri ile kesişir.

   Eğitim teknolojisi bilim dalını tanımlamak için birçok kurum ve örgüt tarafından birçok ifade ortaya atılmış ve/veya ilgili kurullarda ve toplantılarda kabul edilmiştir. Yukarıdaki ifade, eğitim teknolojisi bilim dalının uluslararası örgütü olan Association for Educational Communications and Technology'nin (AECT) son eğitim teknolojisi tanımıdır , bakalım Seels ve Richey bu durumu güncel olarak nasıl tanımlamış : 

    1977’den 1990’ların ortasına kadarki dönem boyunca, yasanan birçok gelisme alanı etkilemistir. Bilissel ve yapıcı (constructivist) ögrenme teorileri mesleki uygulamalar üzerinde çok büyük bir etkiye sahip olmaya baslamıstır. Uygulamalar internet, CD-ROM, etkilesimli video ve mikrobilgisayarlar gibi teknolojik ilerlemelerden de önemli ölçüde
etkilenmistir. letisim teknolojilerindeki asırı yaygınlasma, popülerlik kazanan isbirlikli ögrenme gibi ‘yeni’ ögretim stratejileri ve uzaktan ögretime karsı ilgiyi artırmıstır. Sözü edilen gelismelerin etkisi sonucunda, 1990’ların ortasına gelindiginde ögretim teknolojisi alanı 1977’de oldugundan çok farklı bir boyuta gelmistir. Böylece alanın yeniden
tanımlanma zamanı gelmistir. Alanın yapılacak yeni resmi tanımına iliskin çalısmalar 1990’da baslamıs ve 1994’e kadar sürmüstür. Alanın en son güncel tanımı ise,
“Ögretim Teknolojisi: Tanımlar ve Alanın Kapsamı” (Instructional Technology: The Definitions and Domains of the Field) olarak AECT tarafından yayınlanmıstır.25 Yeni tanım kısadır: Ögretim teknolojisi; ögrenme kaynak ve süreçlerinin tasarımı, gelistirilmesi, uygulanması, yönetimi ve degerlendirilmesi teori ve uygulamasıdır (s.1). Tanımlamada net olan, ögretim teknolojisinin bes etkinlik alanını (tasarım, gelistirme, uygulama, yönetim ve degerlendirme) içerdigidir. Bunlar ögretim teknolojisinin bes uygulama ve arastırma alanıdır. Bu etkinlik alanları arasındaki karsılıklı iliski daire seklinde gösterilebilir.
Herbir etkinlik alanı merkezdeki ‘kuram ve uygulama’ noktası ile karsılıklı baglıdır (Sekil 1). Bu sekil okuyucunun etkinlik alanlarının dogrusal bir iliski içinde görülmesi gibi hatalı bir sonuca varmasını belirli ölçüde önlemek için tasarlanmıstır.26


   Son olarak da , Türkiye'de Eğitim Fakülteleri'nin, Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Eğitimi Bölümü'nü (Computer Education and Instructional Technology) tamamlamış ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından Bilişim Teknolojileri Öğretmeni olarak adlandırılmış kişilerdir.

Kaynakça :
25 Seels & Richey, a.g.e.
26 Richey, R.C., &Seels, B. Defining a field: A case study of the development of the 1994
definition of instructional technology. In D.P. Ely (Ed.), Educational media and
technology yearbook: 1994. Englewood, CO: Libraries Unlimited. 1994

2 Mart 2016 Çarşamba

Fonolojik Döngü

 Baddeley'in çalışan hafıza (Working memory) teorisinin bir parçasıdır. Baddeley, çalışan hafızayı üçe ayırmıştır ve bunlardan biri de fonolojik döngüdür.  
 Baddeley bu teoriyi ortaya atarken fonolojik döngüyü , fonolojik bilgiye uğrayan kısım diye tanımlar. Bu teoriyi desteklemek için de birbirinden çeşitli ve aynı zamanda mantıklı deneyler yapmıştır. Genel olarak fonolojik döngü subvocalization yani iç seslendirme olayını vurgulayan deneylerden esinlenmiştir. Harfleri görünüşe göre değil seslere göre kodladığımızı ortaya çıkarmış , böylece aynı şey kelimeler için de geçerli olmuştur çünkü bunu da gösterebilmiştir. Bu yüzden de anlamlandırmak için görsel olarak değil de ses üzerine odaklanıldığı belirtilmiştir bu döngüde.




  Konuyu biraz daha açmak gerekirse , konuşma temelli bilginin hatta sadece kodlanan akustik bilginin geçici
olarak depolandığı ve değişimlendiği çalışan bellek bileşenidir. Başka bir deyişle sözcük, cümle gibi fonolojik öğelerin kısa süreli olarak depolandığı ve sözel işlemlemelerin gerçekleştiği Ç.B. bileşenidir. Bu sebeple fonolojik döngü, sözel çalışan bellek olarak da adlandırılır. Karar verme veya dikkat kontrolü ile ilgili herhangi bir işleve sahip olmadığı, tek başına yetenekli olmadığı gerekçesiyle köle alt sistem olarak tanımlanır. Kısa bir süre önce işitilen küçük miktardaki bilginin hatırlanmasını sağlayan fonolojik KSB’yi temsil eder. Fonolojik döngünün iki alt bileşeni vardır:
1. Fonolojik depo: Konuşma içeriğinin kısa bir süre (2sn) tutulmasını
sağlar. Sınırlı bir süre depolama sağladığından pasif bir depolama sistemidir.
Çünkü bilgi sözel tekrarlama gerçekleşmediğinde 2 sn içinde hızlıca silinir.
Fonolojik depodaki bilgi bellek izi (memory trace) olarak tanımlanır. Bu iz hızlı
bir şekilde yok olur (trace decay). Bir telefon numarasının kaydedilmesinden
sonra telefon numarası bilgisinin silinmesi buna örnektir.
2. Sesletimsel tekrarlama mekanizması: Bu bileşen bilginin
sürdürülmesini sağlamaktadır. Bilginin hızlı bir şekilde silinmesini önlemek
için fonolojik depodan bilginin işitilmesinden hemen sonra sessiz bir biçimde
tekrar edilmesini sağlayan mekanizmadır. Tekrar etme, bilginin silinmesini
engelleyebilir. Böylelikle bilgi canlılığını koruyabilir. Bu mekanizma
sesletimsel tekrarlama (articulatory rehearsal) veya sözel tekrarlama (verbal
rehearsal) veya iç tekrarlama (subvocalrehearsal) olarak adlandırılır. Sözel
tekrarlama yetişkinlerde içsel olarak, içsel konuşma şeklinde gerçekleşir.
Gerçek bir sesletimin gerçekleşip gerçekleşmediği ile ilgili tartışmalar
sürmektedir. Ancak birçok araştırmacı örtük bir eylemle iç konuşmanın
(internal speech) konuşma planlama mekanizmasıyla gerçek konuşma gibi
kullanıldığı konusunda anlaşmaya varmıştır.






Fonolojik döngünün Varlığını Destekleyen Bulgular
1. Fonolojik Benzerlik Etkisi: Baddeley 1966’de yetişkinlere man,
cad, cap, mat, can gibi söylenişi benzer sözcükleri sırasıyla söyleme görevi
vermişlerdir. Bu sözcüklerin %20’si tekrar edilebilmişken, pit, day, cow, pen,
sup gibi söylenişi benzer olmayan sözcükler ise %80 oranında tekrar
edilebilmiştir. Anlamsal olarak birbirine yakın olmayan old, wet, strong,
smooth, thin (eski, ıslak, güçlü, pürüzsüz, ince) gibi sözcüklerin hatırlanması
big, huge, large, wide, tall (büyük, kocaman, geniş, bol, uzun)gibi
sözcüklerden biraz daha iyi bulunmuştur.
Bu çalışmadan fonolojik KSB’nin ses benzerliğinden etkilendiği,
konuşma malzemesi için gerekli olan bir tür ses temelli depolama sistemi
kullandığı sonucuna varabiliriz. Fonolojik KSB tarafından desteklenen
depolama sisteminde oluşan bellek izleri benzer seslerden oluştuğunda
karıştırılabilir. Böyle bir durum konuşma temelli materyalin bellekte
tutulurken, materyalin miktarının azalmasına neden olur. Bilgileri ayırt 
20
etmenin güçleşmesi ile hatırlama da güçleşir. Buna fonolojik benzerlik etkisi
bazen de işitsel benzerlik etkisi denilmiştir.
2. Sözcük Uzunluğu Etkisi: Sözcük uzunluğu etkisi Baddeley ve
arkadaşlarının 1975’ de yaptıkları araştırmanın sonucu olarak ortaya
çıkmıştır. Fonolojik KSB görevi verilen yetişkinlerde 5 sözcüğü sırasıyla
tekrar etmeleri istenmiştir. Wit, sum, pad, beg, top gibi tek heceli sözcükler
%90 oranında hatırlanabiliyorken university, refrigerator, hippopotamus,
tuberculosis, auditorium gibi daha uzun heceli sözcükler %50 oranında
hatırlanabilmiştir. Listeler 1-5 heceli sözcüklerden oluşturulmuş ve hatırlama
görevinde hece sayısı artıkça doğru tekrar edilen sözcük sayısı azalmıştır.
Bu durum iç tekrar süreci sırasında bellek izlerinin daha kolay silinmesiyle
ilişkilidir. Daha uzun sözcükler fonolojik depo içindeki bellek izlerinin
oluşmasında daha fazla zamana ihtiyaç duymaktadır. Kısa sözcükler
fonolojik deponun sınırlı kapasitesinde (2 sn. içinde) canlılığını
sürdürmektedir.
3. İlişkisiz Ses Etkisi: Baddeley’in (2007) aktardığına göre David
Murray 1968’de ortamda ilişkisiz sözcük olarak “the” tekrar ederken
çocuklara söylenişi benzer ve benzer olmayan ünsüzleri tekrar etme görevi
vermiştir. İç tekrar sürecinin oluşumunu engellenmiş, fonolojik benzerlik etkisi
de görülmemiştir. Böylece iç tekrarlama sürecine olan dikkat süresi kısalır
ve kaynak kullanılamaz, boşluklar doldurulamaz hale gelir. Bu durumda
fonolojik kodlama ve sözel tekrarlama süreci gerçekleşemez. Fonolojik
kodlama yapılamazken görsel girdi de fonolojik depoya giremez. Ancak işitsel
girdi işitsel depoda kayıtlı olduğu için direk erişim gerçekleşse bile tekrarlama
yapılamaz. İlişkisiz seslerin Murray’ın çalışmasında olduğu gibi dışarıdan
verildiği durumlarda ilişkisiz ses etkisinden, sesler katılımcının kendisi
tarafından çıkarıldığında ise sesletimsel baskılama etkisinden söz etmek
mümkündür.
Konuşma Hızı Ve Bellek Uzamı Arasındaki İlişki
Sözel tekrarlama süreci çok hızlı olan insanlar fonolojik depoda daha
fazla maddeyi tekrar edebilmektedir. Konuşma hızı ölçüldüğünde iç
tekrarlama sürecinin yaklaşık olarak aynı olabileceği fonolojik KSB kapasitesi 
21 hakkında bilgi verebileceği düşünülmüştür. Baddeley 1975’te 14 yetişkinden 2-5 heceli sözcük listeleri okunduktan sonra yüksek seste ve mümkün olduğu kadar hızlı bir şekilde tekrar etmelerini istemiştir. Daha kısa olan sözcüklerin tekrarlanma hızının yüksek olduğunu bildirmiştir. Fonolojik döngüdeki silinme teorisine (tracedecay) göre kısa sözcüklerin okuma hızı ve bellek uzamı
(memory span) fonolojik depo içinde sözel iç tekrarlama süresi 2 sn. içinde
olduğu için daha yüksek bulunmuştur. 1-5 heceli sözcüklerin okuma hızı
azaldıkça doğru hatırlama yüzdesi de azalmıştır. Yani okuma hızı ve doğru
hatırlama yüzdesi arasında doğrusal bir ilişki vardır.

Kaynak :

http://www.openaccess.hacettepe.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11655/735/da98e559-db01-41a2-bc7d-cb159eb9ae38.pdf?sequence=1&isAllowed=y

https://eksisozluk.com/phonological-loop--4502612